23 Mayıs 2015 Cumartesi

Bir hayal kaç derecede kaynar?

Dedeyi beklerken...
Hayallerim birikince eteklerim zil çalar benim. Öyle deli danalar gibi koşuşturmam oraya buraya ama "baya birikti! nasıl olacak şimdi bunlar" diye bir içlenme haline girerim. Bu aralar da liste bayağı kabarık olduğundan olacak, bir ses konuşmaya başladı Zeki Müren kıvamında tatlı tatlı.

Önceleri hayal kuramadığımı düşünürdüm. Hatta bir ara 'niye hayal kuramıyom ya ben' demeye bile başlamıştım. Çünkü ben ergenken beş kız bir araya geldiğinde hep onlar hayallerini anlatıyordu ben de melül melül dinliyodum. Ama meğersem sadece gece yastığa başımı koyduğumda kuramıyormuşum. O da on beş saniye içinde uykuya daldığımdanmış. Bu yüzden çocukken kurduğum hayalleri hatırlamıyorum. Belki yaşıyodum hepsini kim bilir. Şimdiden daha güzelse demek Müge'nin çocukluğu... Ama yok ya gençliğimi de ayrı seviyom. Neyse bunu farkettiğimden beri bayağı eğleniyoruz anlayacağınız.

Son farkedişim de kalbimle zihnimin işbirliğini görmemle oldu. Çok iyi anlaşıyorlarmış mübarekler. Biri hayali hazırlıyor, öbürü mantıklı yollardan zemin sunuyor ona gerçekleştirsin diye. Bazen zihin fazla planlı konuşuyor, kalp onu anlamıyor falan.. Ama ara ara didişmelerini izlemek de pek keyifli.

Bu bilgileri hayal kurma sürecimi yazmadan önce, bilgi sahibi olmanız iyi olur diyerekten aktardım. Yoksa bi numarası yok.

Şimdi bende süreç şu şekilde işliyor:

Efendim önce kalbime bir ateş topu düşüyor o hayalle ilgili. Öyle bir ateş topu ki, yaktığı yerden kelebekler çıkıyor, sanki tası tarağı toplayıp o hayale yerleşeceğim. İnanmazsınız geçen gece on beş dakikalığına Hindistan'a yerleştim mesela öyle gerçekçi bir ateş topu. Sıcacık ediyor beni. Her yere götürüyor. Neyse sonra evirip çevirip bakıyorum pişirebilir miyim diye. Azcık yanıyor ellerim de tabii.. Ama kalbimde olduğundan mütevellit pişiyor genellikle. Ben de pişmeyecek hayal ocakta durmazmış diyerekten açıyorum altını ocağın. Allah ne verdiyse artık..! Ateşe körükle gitmek en çok burada işe yarıyor. Bu süre, hayale göre değişiyor. Bazılarının bir yıl yanıyor altı, bazılarının bir gün... Bakıyorum şöyle, gelen giden yoksa belli ki ziyan olacak hayal, alıyorum bir kenara. Biraz dinlendiriyorum. Aynı yeşil fasulye misali. (azcık dinlendirince bi tencere yiyebiliyorum)

Tabii maşallah hiç boş kalmıyor ocak. Biri dinleniyor biri yanıyor, biri yanıyor diğeri dinleniyor. Vardiyalı yakıyoruz.

Neyse sonra gel zaman git zaman karşıma bir şeyler çıkıyor, birileriyle tanışıyorum, bazen bir kitap okuyorum tam sayfa kırk beşi kıvırıyorum orada duruyor, bazen bi şarkı dinliyorum onun nakaratında duyuyorum, kimi zaman sokakta görüyorum ve bir anda hepsi altını kapatıp kenara koyduğum gerçekleşmeye can atan hayali gün yüzüne çıkarıyor. Sonra tam yine aynı süreç başlıyor diye mızmızlanırken zihnim, yanında eşeğiyle bir ak sakallı dede geliveriyor (her zaman dede olmayabiliyor, bi keresinde çok yakışıklı yağız bir delikanlı gelmişti.) "Hadi hazırlan yola çıkıyoruz, bunun zamanı geldi artık" diyor dede. Tabii zihin bi şaşırıyor, çünkü onun planlarına göre daha zaman vardı bunun olmasına. Kalp bıyık altından gülüyor ona. "Biz de akış var gülüm. Ama yardımların için çok teşekkürler." diyor. Zihnin kalbini kırmak istemiyor zira.

Eğer çok uzun zamandır gerçekleşmeyi bekleyen bir hayalse, vedalaşmalar oluyor. Malum doğmak üzere gerçeğe, heyecan dorukta.. Ondan daha eskilerle vedalaşırken hüzünler yaşanıyor. Ama yeni gelenlere de umut oluyor onun gidişi. Aralarında kıkırdaşıyorlar yeniler "yaşasın o gerçek olduysa biz de olabiliriz. Çünkü o imkansızdı." Hepsi el ele tutuşup eşekli dedenin yanına uğurluyorlar onu ya da kim geldiyse almaya.

Harika bir manzara görmeniz gerek. Şölen gibi... Sonra boş kalan ateşi dolduruyor bir yenisi. Ve süreç böyle devam ediyor...

Bazen içimde birileri deney yapıyormuş gibi hissediyorum. Bir gün makale olarak çıkarsa karşınıza "hayal kurmanın standartları ve süreçleri" diye ben bilmem... Ama en iyisi herkes kendi sürecini yaşasın.

Bu arada madem hayal dedik, sürece girdik daha fazla uçmanın kimseye zararı olmaz bence. Şimdi buraya içerde yüz derece ulaşmak üzere olan hayallerimden on bir tanesini yazacağım. Belki yazarsam eşekli dede "noluyo bakiim burda, biri beni mi çağırdı deyip" çabuk gelir. Gelmezse de sağlık olsun azcık dinlendiririm ben de.. Hayaller yazılırken harf sırası gözetilmiştir. Hepsi neredeyse birbirine yakın derecede kaynamaktadır. Bazıları acık yanma kıvamındaysa da, artık gerisi kısmet diyoruz.

Listemiz şu şekilde dedeciğim:

1)Annemle çok derinlerde yüzmek (onun için cesaret niyet ediyorum)
2)Babamla Selanik'te gezmek
3)Bahçeli bir evde yaşamak (kımıl kımıl)
4)Bir dergi için fotoğraf çekmek
5)Çocuklarla ilgili bir iş yapmak (dede arada bi görünüyor)
6)Çok iyi mızıka çalabilmek (bunun üzerine çalışıyoruz)
7)Hindistan'a gitmek (yanmak üzere)
8)Iğdır'a gitmek
9)Küba'da başı boş gezmek
10)Karadenizi boylu boyunca dolaşmak (yanmak üzere)
11)Kuzey ışıklarını görmek

Sürecimin sonuna gelirken buradan Pablo Picasso abimize de selam gönderiyorum.

Kendisi "Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir "demiş ve kalpleri dağlamış, zihinleri yağlamıştır.

Hadi boş bırakmayın ocakları, şurda kirbit var.

Bir de esen kalın,
M.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder